6 Nisan 2021 Salı

MESERRET MART 2021

    


Bu sayıda Özay Gönlüm'ün bilinmeyen yönleriyle yaşam öyküsünü ve kendisiyle özdeşleşmiş Umman Nine'nin mektuplarından birini okuyabilir, Umman Nine'nin yaratıcısı emekli öğretmen rahmetli Sayın Mehmet Yılmaz'la ilgili makaleyi inceleyebilirsiniz.

Dergide ayrıca 18 Mart Çanakkale zaferinin 96. yıl dönümü nedeniyle Atatürk ve savaşla ilgili anıları;  Mehmet Akif'in biyografisi ve sanatı ile Çanakkale Savaşları hakkında yazmış olduğu şiiri, ayrıca sanat ve edebiyat ile ilgili diğer özgün makaleleri bulabilirsiniz.

Dergiyi aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz.

https://drive.google.com/file/d/1OgS97hGSdVHWMOpmSwGdWEAUgWv3NMlj/view?usp=sharing


23 Şubat 2021 Salı

MESERRET ŞUBAT2021

MESERRET 

KÜLTÜR SANAT VE EDEBİYAT DERGİSİ

ŞUBAT/2O21 SAYISI

Derginin üzerine tıklayarak okumaya başlayabilirsiniz.





MESERRET OCAK 2021


MESERRET 

KÜLTÜR SANAT VE EDEBİYAT E-DERGİSİ

Yayıncılığını ve editörlüğünü yaptığım e-dergi Ocak/2021 sayısı  okuyucuları ile buluştu.

Ocak/2021 sayısı  okumak için lütfen derginin üzerine tıklayınız.









15 Ocak 2021 Cuma

VURGUN

VURGUN

Değerli okuyucularım,

Zaman içinde duygularımı içine gömdüğüm şiirlerimi derli toplu olarakVURGUN isimli kitapta bir araya topladım.

Kitabı kendim editledim ve YUMPU.COM isimli, internet ortamında hizmet veren masaüstü yayıncılık sitesinden e-kitap formatında yayınladım.

Şiirlerime kitabın üzerine tıklayarak  ulaşabilirsiniz.

Şiirlerimde kendiniz bulmanızı ümit ediyor, iyi okumalar diliyorum.

Denizli/2021



 


10 Nisan 2020 Cuma



YARI İLETKEN TEKNOLOJİSİ


(Dijital Bilgi Toplumu Projesi)



Derleyen
Av. Yakup PEKEL

ÖNSÖZ:

Ülkemizde yarı iletken teknolojisinin, "dijital bilgi toplumu" olma yönündeki stratejik hedefte temel, vazgeçilemez bir teknoloji olduğunu tartışmasız kabul etmek gerekir. Güneş enerjisinden elektrik elde etmede ve dijital aygıtlarda kullanılan yarı iletkenlerin, ithalat yoluyla değil, bizzat ülkemizde üretilerek kullanılması hayati derecede ulusal bir gereksinimdir. Diğer bazı ülkeler yarı iletken teknolojisine daha önce geçmiş ve bu malzemeyi çok ucuza elde etmeyi başarmış olsalar bile.
Elinizdeki bu çalışmadan da anlaşılacağı gibi, yarı iletken malzemenin üretilmesi zor ve karmaşık olduğu kadar yeni teknolojiler de gerektirmektedir. Ancak Türkiye’nin geldiği teknolojik seviye ve yetişmiş insan gücü bunu başarabilecek düzeydedir.
Yine anlaşılacağı üzere yarı iletken malzemenin ihtiyaç duyduğu temel girdi “silisyum”dur. Silisyumun yanında “germanyum” elementi de kullanılmaktaysa da germanyum’un doğada çok az bulunuşu ve elde edilmesinin zorluğu karşısında silisyumdan daha verimli olmasına rağmen silisyum elementi yarı iletken malzemenin temel girdisi özelliğini korumaktadır.
Silisyum tabiatta oksit halinde bulunmaktadır. Oksit halindeki silisyuma KUVARS denilmektedir. Ülkemiz kuvars madeni yönünden oldukça zengin yataklara sahiptir. aşağıda bu yataklarla ilgili derlediğim bilgileri verdim.
Maden/cevher zenginleştirme mühendisliğinden beklenen, kuvarsı, yarı iletken teknolojisinde kullanılabilecek %99.98 saflıkta silisyum elementinin elde edilmesini sağlayacak üretim modelini ortaya koymasıdır.
Öncelikler silisyumun üretimi, daha sonra metalurji, kimya, fizik, bilgisayar ve bunun gibi diğer mühendislik dallarının işbirliği ile bu hayati malzeme elde edilebilecektir.
Hedef, ilk önce saf silisyum elde etmektir. İkinci aşama daha az kalitede yarı iletken kullanabilen güneş enerjisi elde etmede kullanılan yarı iletkenleri üretmek, en sonunda da dijital aygıtlarda kullanılan yarı iletkenleri elde etmektir.
Şimdiden bu işe gönül verecek araştırmacılara ve sanayicilere başarılar diliyorum.
Bir avukat olarak tamamen teknik bilgi gerektiren bu konuya ülkemizin çıkarları açısından bakarak ilgilileri bilgilendirmek ve cesaretlendirmek istedim.
Eğer bir gün bu süreç içinde ben de varım diyen insanlar çıkarsa ve bana da işin organizasyonunda bir görev düşerse bu görevi seve seve yapmaya hazır ve her türlü işbirliğine açık olduğumu  buradan açıklıyorum.
Saygılarımla.

1 Eylül 2017
Av. Yakup PEKEL



TÜRKİYE’DE ELEKTRONİK BİLEŞENLER SANAYİNİN ADI YOK!
Elektrik mühendisliği, 437. sayı, Aralık 2009, EMO Yayınları (http://www.emo.org.tr/ekler/a804e2b4b7c03e8_ek.pdf?dergi=4)
Mustafa Dayanıklı,
 Elektronik Mühendisliği Meslek Dalı Ana Komisyonu Başkan Yardımcısı

Yıllardır Türkiye’de bileşenler sanayi kurulmalı mı, kurulmamalı mı diye tartışıladurdu. “Matbaa kurulmalı mı, kurulmamalı mı” tartışmasından farksız olan bu konuda 3 temel görüşün mücadele ettiğini söyleyebiliriz.
Birinci görüş; kar/zarar durumuna bakmaksızın devlet kontrol ve güdümünde elektronik bileşenler sanayi derhal kurulmalıdır.
İkinci görüş; belli stratejik komponentler üretilebilir, ama diğerlerinin üretimine gerek yok, nasıl olsa birçok kanaldan istediğin miktarda ve ucuz alabiliyorsun.
Üçüncü görüş ise elektronik bileşenler sanayinin kurulmasına hiç gerek yok, böyle tesisler Türkiye’de zarar eder düşüncesine sahip liberallerden geliyor. Ne yazık ki, gelinen noktada yaklaşık 30 yıldır tartışılan bu konuda liberal görüş hakim olmuştur ülkemizde... Ne yazık ki diyoruz, çünkü elektronik sanayimiz gelinen noktada, kendini destekleyecek bir elektronik bileşenler sanayine sahip olmaması nedeniyle atılım yapamamaktadır. Hatta gelişen teknoloji ile yeni komponentler tasarlayan ülkelerce diğer ülkelere satılmamakta ya da çok çok pahalı bir bedelle ve onların izin verdiği miktarlarda ve tedarik süresinde satın alınabilmektedir.
 Elektronik Bileşenler Nelerdir? Elektronik bileşenler deyince aklımıza neler geliyor? Temelde elektronik bileşenlerin “pasif” ve “aktif” bileşenler olarak ikiye ayrıldığını söyleyebiliriz. Bunların yanı sıra mikro elektromekanik sistemler (MEMS), yazılım yüklü ya da yüklenebilen tümleşik devreler, optik, sargılı bileşenler (bobin, trafolar vb.), algılayıcılar, (sensörler), akustik elemanlar, resim tüpleri, elektrik rezistansları, bağlantı parçaları, mekanik plastik ve metal parçalar şeklinde sayabiliriz.
Pasif elektronik bileşenleri; dirençler, kapasitörler (kondansatörler), bobinler, kristaller şeklinde sayabiliriz.
Aktif elektronik bileşenleri ise daha çok yapısında silikon temelli yarı iletkenler bulunan tranzistörler, diyotlar, entegre (IC) devreler, mikro işlemcileri olarak sayabiliriz.
Dünyada Elektronik Bileşenler Sanayi Elektronik bileşenler sektöründe Dünya’daki durumu özetleyecek olursak; - Uzakdoğu ülkeleri (Çin, Malezya, Güney Kore, Japonya, Tayvan vb.) elektronik bileşenler üretiminde söz sahibidirler.
Stratejik bileşenlerin tasarım ve buluşları çoğunlukla ABD, Japonya ve Güney Kore’den çıkmakta, Çin ve Rusya’nın da tümleşik devre üretiminde atılım içinde olduğu gözlenmektedir.
Dünya yarıiletken üretiminin önemli bir bölümü silisyum temelli CMOS teknolojisiyle yapılmaktadır. Burada teknolojinin gelişmişliğini belirten esas unsur şekillendirme kabiliyetidir. 1990’larda mikron altı geometrilere inilmiş ve sırasıyla 0.5, 0.35 ve 0.25 µm teknolojileri devreye sokulmuş, 2000’li yılların başında 0.18 ve 0.13 teknolojilerine geçilmiş ve daha sonra “deep submicron” teknolojileri 90, 65, 45 30 nm (1 µm =1000nm) geometrilerinde gerçeklenmiş ve günümüzde endüstriyel üretimde 22 nm boyutlarına inilmiştir.
1965 yılında Intel’in kurucularından Gordon Moore’un, her iki senede birim alanında gerçekleştirilebilecek transistor sayısının ikiye katlanacağı kehaneti, takip eden 44 yılda doğruluğunu kanıtlamıştır. Bu şekilde tanımlanan bir teknolojik gelişmenin önemi vurgulanıp ve insanlık tarihinde bir örneği olmadığına dikkat çekmek gerekir.
LCD’ler başta olmak üzere “yassı ekranların”, TV, bilgisayar vb. elektronik cihazlarda kullanımında yüzde 90 oranına ulaşılmış durumda. Bu konuda OLED teknolojilerinin geliştirilmesi çalışmaları yoğun olarak devam ediyor.
Dünya’da gelişmiş tüm ülkeler ile en büyük ekonomiye sahip 10 ülke ve AB incelendiğinde elektronik bileşenler sanayi konusunda ülkelerin her türlü devletçi, korumacı ve destek politikaları yürüttüklerini söyleyebiliriz. Gelişmiş ve liberal ülkeler dahi bu konuda devletçi olabilmektedir. Neden? Bir teknolojiyi üretmek ülkeye güç verir. Onu ilk siz yaptığınızda en azından “Ben de varım” diyebilirsiniz. Bağımlılıktan kurtulursunuz. Evet, Dünya’da küreselleşme dayatılıyor. “İstediğim malı istediğim miktarda alırım” havası yaratıldı, son yıllarda. Ancak 2008 yılı sonlarında başlayan küresel kapitalist sistem krizi ile küreselleşmenin ve liberal politikaların çok iyi cilalanıp gelişmekte olan ülkelere sunulduğu, fakat bunun yapay olduğu görülmüştür. Şimdi her zaman 3-4 haftada satın aldığınız bir stratejik entegre devreyi (IC), “Size 20 hatta 50 haftada teslim edebiliriz” demektedir. Bunun anlamı nedir? “Sen elektronik cihaz üretme, ben üreteceğim” demekten başkası değildir. ABD kaynaklı bir mikro işlemci kullanıyorsanız siz ABD’deki, hatta ABD devlet kurumlarında kayıtlı oluyorsunuz, hangi elektronik bileşeni nerede ve ne kadar kullanıyorsunuz, biliniyor! Evet, liberal görüşlü, “Türkiye’de elektronik bileşen üretimi zarar eder” diyenler bu durumları nasıl değerlendirecekler acaba?
Ülkemizde Elektronik Bileşenler Sanayi “Ülkemizde elektronik bileşenler sektörü ne durumda?” diye sorguladığımızda özet olarak şunları saptamak olanaklı: Sargılı komponentler ile mekanik, plastik ve elektromekanik bileşenler ile baskılı devrelerin büyük kısmı ulusal yan sanayi tarafından üretilebilmektedir. Ayrıca İstanbul Teknik Üniversitesi’nde (İTÜ) yarı iletken tasarımı yapılmakta elektronik topoğrafyalar hazırlanarak laboratuvar amaçlı üretim yapılabilmekte. Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu (TÜBİTAK), Ulusal Elektronik ve Kriptoloji Araştırma Enstitüsü (UEKAE)-Yarıiletken Teknolojileri Araştırma Laboratuvarı’nda (YİTAL) da askeri amaçlı stratejik silikon temelli elektronik tümleşik devreler üretilebilmektedir.
Bunun yanı sıra teknoloji geliştirme bölgelerinde yer alan birkaç firma mikro elektronik bileşenler tasarım konusu üzerinde Ar-Ge çalışmaları yapmaktadır.
Orta hacimde modern bir üretim ortamının kuruluş maliyeti 3-5 milyar dolar civarındadır ve işletme maliyetleri çok yüksektir. İç pazarımızın bu tip bir yatırımı ne oranda besleyebileceği araştırılmalıdır. Uluslararası piyasada yer edinmek ise ancak uzun vadede olasıdır. Fakat yüksek teknolojide küçük çaplı üretim yapabilecek bir pilot tesis, hem stratejik hem de endüstriyel açıdan karlı olabilirdi. Bunun araştırmasının bile yapılmamış olması büyük eksikliktir. Herkesin erişiminde olan standart tüm devreleri kullanarak, farklı ve yenilikçi ürünler çıkarabilmek çok daha zordur. Bu durumda ancak bu tasarımları yapan ya da yaptıran büyük kuruluşların izleyicisi olunabilir. Türkiye tümdevre üretemediği gibi ürettirmiyor da! Endüstrimiz, “uygulamaya özel” tümdevre yaklaşımının getireceği avantajlardan habersizdir. Bunun en önemli nedeniyse tümdevre topolojilerinin gerektirdiği mühendislik bilgisinin ve kültürünün yerleşmemiş olmasıdır.
Günümüzde standart tümdevreleri PCB üzerinde iletken bakır yollarla birbirine bağlayarak teknolojik gelişiminin sağlanmasını beklemek hayalden öteye gidemez. Bu durum ülkemizdeki tüketici elektroniği alanında çok açıkça görülmektedir. Ülkemizin güçlü olduğunu sandığımız tüketici elektroniği sektöründe belli bir kalemde ihracat gelirinin dörtte üçü bileşen maliyeti olarak yurtdışına ödenmekte, geri kalan bölümden üretim maliyetleri düşülmekte ve sonunda sınırlı bir karla yetinilmektedir. Özellikle stratejik elektronik bileşenler tasarlanması konusunda ülkemiz, ihtiyaç duyulabilecek insan kaynağına sahiptir. Ayrıca yurtdışında önemli sayıda Türk mühendis ve akademisyen tümleşik devre/yonga tasarımı konusundaki şirketlerde ve üniversitelerde çalışmaktadır. Ülkemizde elektronik bileşenler üretilmesi konusunda kamu kuruluşu olarak oluşturulan Testaş, Erzurum, Aydın ve Ankara tesislerinde hem elektronik bileşenler hem de elektronik cihazlar üretmek üzere planlanmıştı.
Testaş’ın ülkemizin komponent üretiminde öncü kuruluşu iken, özelleştirme sonucu zarar ettirilip kapanması ile başka bir plana kurban edildiğini söyleyebiliriz. Egemen güçlerin Türkiye’de elektronik bileşenler sanayinin kurulmasını arzu etmediklerinin en güzel delili Testaş- Aydın Elektronik Bileşenler tesislerinin yok edilmesidir.
2004 yılında sonuçlanan TÜBİTAK Vizyon 2023 projesi kapsamında oluşturulan, Bilgi İletişim Teknolojileri Paneli sonuç raporunda, ülkemizin elektronik bileşenler konusunda teknoloji öngörüsü şu şekilde belirtilmiştir: “Ağırlıklı olarak sayısal tümdevre ve MEMS tasarım ve üretim alanlarına odaklanmış olan faaliyet alanı, rekabetçi firmaların olmadığı
(‘yok’), Ar-Ge altyapısı ve yenilikçilik yaklaşımlarının ‘zayıf’, araştırmacı potansiyeli ve temel bilimlerde yetkinliğin ‘yeterli’ olduğu gözlenmektedir...
Bu alanda nitelikli katma değer yaratmamızı sağlayacak bileşenlerin (komponent) hangileri olacağı üzerine yapılacak derinliğine (dikey) bir çalışma, ülkemizi bu alanda ‘tanımlananı yerine getiren’ konumundan çıkarıp, ‘belirleyici’ konuma taşıyarak, küresel pazarda ilk akla gelen birkaç ülke arasında yer almamızı sağlayacaktır...”
Bu saptamaların yapıldığı Vizyon 2023 projesi maalesef hayata geçirilmemiştir. Türk Elektronik Sanayicileri Derneği’nin (TESİD) “Elektronik Sanayi Almanağı-2009” yayını Bileşenler Alt Sektörü incelemesinde ise “Dünyada ancak birkaç ülkenin tutunabildiği ve teknolojinin sürekli değiştiği tümleşik devre tasarımı ve üretimi konusunda başarı sağlamak için, büyük teknoloji ve mali birikim gerekmektedir. Bu ürünlerin dışalımı toplam bileşenlerin yarısını oluşturmaktadır. Bununla birlikte özellikle savunma sistemlerinde kullanılan algılayıcılar veya bu amaçla üretilen ve kritik teknolojiler gurubuna giren mikroelektronik elemanların ülkemizde üretilmesinin rasyonel olacağı ve bu alanda bir açılım yakalamanın mümkün olduğu düşünülmektedir” saptaması da değerlendirmeye alınacak niteliktedir.
Sonuç: Türkiye’de tüm tartışmalar bir tarafa bırakılarak, devlet destek ve güdümünde karma yapıda (özel+kamu) elektronik bileşenler sanayi derhal kurulmalıdır. Bu konuda bir an bile tereddüde gerek yoktur. Eğer ülkemiz bilgi teknolojilerini sadece kullanan olmayacaksa ve sanayi toplumundan bilgi toplumuna geçecekse elektronik sanayi ve onun dinamik destekleyicisi elektronik bileşenler sanayi Türkiye’ye özgü bir model oluşturularak ele alınmalıdır. Bu konuda EMO’nun “Türkiye’de elektronik bileşenler sanayinin kurulması” konulu bir kongre düzenlemesine ve konunun bir dava konusu haline getirilerek, sürekli izlenmesine ihtiyaç çok büyüktür.
Türkiye’de “elektronik bileşenler sanayi” adı var olmalıdır.
Yararlanılan Kaynaklar:
1. Türkiye’de Elektronik Devre Elemanları Sanayi Soruşturma Sonuç Raporu-1991 Sanayi Kongresi
2. 8.Beş Yıllık Kalkınma Planı Elektronik İhtisas Komisyonu Raporu 2001
3. TÜBİTAK Vizyon 2023 Teknoloji Öngörüsü Projesi Bilgi İletişim Teknolojileri Paneli Sonuç Raporu-2004
4. Dr. Fikret Yücel’in Anıları
5. TESİD Elektronik Sanayi Almanağı- 2009
6. Barbaros Şekerkıran, Mikroelektronik Araştırma Geliştirme Ltd.Şti-2009



TÜRKİYE'DE  “YARI İLETKEN”  TEKNOLOJİSİ

Dedektör, lazer, gaz analiz sensörleri, termal kameralar, gece görüş sistemleri gibi hassas cihazların yapımında ihtiyaç duyulan yarı iletken malzemeler, Gazi Üniversitesi (GÜ) bünyesindeki "Yarı İletken Teknolojisi İleri Araştırma Laboratuvarında üretiliyor.
Üniversitede 3 yıl önce faaliyete geçen laboratuvar, özellikle nanoteknolojide kullanılan malzemelerin üretilmesi konusunda Türkiye’yi benzer laboratuvar örneklerinde ön sıraya taşıdı.
Devlet Planlama Teşkilatı (DPT) desteğiyle kurulan laboratuvar, dedektör, lazer, gaz analiz sensörleri, termal kameralar, gece görüş sistemleri gibi cihazların yapımında kullanılan yarı iletken malzemelerin üretilmesi konusunda Türkiye’nin kendine yeten bir ülke olması için başladığı 3 yıllık çalışma sonucunda hedeflediği noktaya ulaştı. Böylece Türkiye, bilim ve teknolojideki strateji hedefleri arasında yer alan yarı iletken nano yapıların geliştirilme hedeflerini beklentilerden daha önce yakaladı.
Laboratuvardaki teknik donanımın dünyadaki benzerlerinden hiçbir farkının olmaması, bu alanda çalışan beyinlerin yurt dışına göçünü engellerken, ilgili alanda lisans üstü eğitim için de yurt dışına öğrenci gönderme ihtiyacını önemli ölçüde azalttı.
Ortak projeler
GÜ Fen Edebiyat Fakültesi Fizik Bölümü Başkanı Prof. Dr. Süleyman Özçelik, Türkiye’nin bilim ve teknolojideki önceliklerinde yarı iletken teknolojisi ile nanoteknolojinin ilk sıralarda yer aldığını söyledi.
Özçelik, laboratuvarın 2001 yılında sivil ve askeri amaçlar için geliştirilecek elektro-optik cihazların temel malzemesi olan yarı iletken malzemelerin epitaksiyel olarak üretilmesi ve bu alanda yetenekli araştırmacıların yetiştirilmesi amacıyla DPT desteğiyle kurulduğunu belirtti.
Laboratuvarlarında yıllar boyu oluşan birikimlerle çeşitli algılama sistemlerinin geliştirildiğini kaydeden Özçelik, savunma sanayiinin ihtiyaçlarına yönelik Bilkent Üniversitesi Nanoteknoloji Araştırma Merkezi, ODTÜ ve ASELSAN birlikteliği ile yürütülen projelerde de yer aldıklarını kaydetti.
Cep telefonlarından trafik lambalarına
Yarı iletken malzemelerin savunma sistemlerinden, cep telefonuna, uydu sistemlerinden, bilgisayar teknolojisine kadar pek çok uygulama alanı olduğuna dikkati çeken Özçelik, "Yarı iletken teknolojisi bugün olduğu gibi geleceğin de en önemli teknolojilerinden biri. Otomobillerin panel aydınlatmaları, cep telefonlarındaki aydınlatma, trafik ışıkları gibi aydınlatma ve işaretleme artık yarı iletken diyotlarla sağlanıyor" diye konuştu.
Yarı iletken algılama sistemlerinin yangınlarda gaz analizinde, sağlıkta hızlı ve doğru sıcaklık ölçümlerinde, vücut sıvısı analizlerinde ve çeşitli hastalıkların teşhisinde kullanıldığını belirten Özçelik, "Teknoloji, askeri alanda da hedef belirleme ve gece görüş sistemleri gibi pek çok yerde uygulama alanı bulmaktadır" dedi.
Yarı iletken dedektör teknolojisinden sivil alanların yanı sıra savunma, havacılık ve uzay teknolojisinin ve bağımsız savunma sistemlerinin gelişmesine katkısının büyük olduğunu anlatan Özçelik, Türkiye’de bu alanda yapılan sınırlı sayıdaki araştırma ve üretim faaliyetlerinin artırılmasının yapılacak ve desteklenecek Ar-Ge çalışmalarına bağlı olduğunu söyledi.
Hedef: Milli Teknoloji
Yarı iletken ileri araştırma laboratuvarlarında son teknoloji ile üretilen malzemelerin son üç yıldır yapılan çalışmalar neticesinde dedektör, lazer algılama ve görüntüleme sistemlerinde kullanılır hale geldiğini ifade eden Özçelik, "Laboratuvar, hem yarı iletken malzemeyi yüksek kalitede üretebilecek hem de onun her türlü analizini yapabilecek alt yapıya sahip. Bu yönüyle Türkiye’nin en bütünleşik laboratuvarlarından biri.Türkiye, yarı iletken malzemeler teknolojisinde kendine yeten bir ülke olma yolunda hızla ilerliyor" diye konuştu.
Hazırladıkları yeni bir proje hakkında da bilgiler veren Özçelik, şunları kaydetti: "Hedefimiz yarı iletken lazer ve dedektör cihaz prototiplerinin geliştirilmesi. Bu tür projelerle ilgili alanda milli teknolojimizin geliştirilmesine katkı sağlanmakta, dışa bağımlılığımızı azaltabilecek adımlar atılmakta ve bu alanda özgüven kazanılmasına katkı sağlanabilmektedir."
Laboratuvar bütün araştırmacılara açık
İleri teknolojilerin sermayeden çok nitelikli insan gücü gerektirdiğine dikkati çeken Özçelik, yarı iletken teknolojisinde 15 öğretim üyesinin rehberliğinde çok sayıda yüksek lisans ve doktora öğrencisini yetiştirdiklerini anlattı. Özçelik, şunları kaydetti: "Araştırmacı ve akademisyen yetiştirmenin yanı sıra sektörlerin Ar-Ge birimlerinin de ihtiyaçlarını karşılamayı amaçlamaktayız.
Bu ve benzeri merkezler sayesinde yarı iletken teknolojileri alanında lisansüstü öğrenci yetiştirmek amacıyla yurt dışına öğrenci gönderme ihtiyacı da azalacaktır.
Yarı iletken teknolojisi alanında kendisini yetiştirmek isteyen üniversite mezunlarının genç fizikçi ve elektronik mühendislerinin yüksek lisans ve doktoralarını birimimizde yapmaları mümkündür.
Laboratuvar, yurt dışında bu alanda çalışan ancak yeterli alt yapı olmadığından Türkiye’ye dönemeyen bilim insanlarının da çalışabileceği bir kapı olmuştur. Bu rolü ile bu teknolojik merkez, beyin göçünü tersine çevirme yönünde katkı sağlamaktadır."
Alt yapısı yeterli olmayan üniversitelerin bilim insanlarının da laboratuvarlarından yararlandığını kaydeden Özçelik, bütün araştırmacıları laboratuvardan yararlanmaya davet etti.



YARI  İLETKENLERİN  ANA ELEMENTİ 

“SİLİSYUM”

Kristal solar hücrelerde en önemli materyal silisyumdur. Silisyum oksijenden sonra doğada en çok bulunan ikinci elementtir. Fakat doğada saf halde bulunmaz, oksijenle bileşik şekilde kuvars ya da kum formunda bulunur.

Güneş enerjisi solar hücre üretimi için ilk olarak istenmeyen element olan kumun silisyumdan ayrıştırılması gerekir. Bunun için, kuvars, kum karbon tozu, kok kömürü ve aktif kömür ile birlikte elektrik ark ocağında 1800 - 1900 dereceye kadar ısıtılır. Bu işlem sonucunda karbon monoksit ve %98 saflıkta metalürjik silisyum olarak bilinen madde açığa çıkar. Fakat %2 kirlilik oranı bile elektronik uygulamaları için oldukça yüksektir. Güneş enerjisi solar PV uygulamalarında kullanılacak silisyumun kirlilik oranı milyarda bir mertebelerinde olmalıdır. Bu oran elektronik uygulamalarında 10 kat daha azdır.

Bu yüzden hammadde halindeki silisyum kimyasal işlemlerle saflaştırılır. Silisyumun gaz formundaki hidrojen kloritle (hidro klorik asit) reaksiyona girmesiyle hidrojen ve triklorsilan (31C buharlaşabilen bir sıvı) meydana gelir. Kirlilik oranı gereken seviyeye düşünceye kadar bu bileşen defalarca damıtma işlemine sokulur.


ÜRETİM YÖNTEMLERİ:

SİEMENS İŞLEMİ:

Bu kimyasal süreçler için piyasada genel kabul görmüş Siemens İşlemi olarak bilinen kimyasal buhar çökeltimi metodu uygulanmaktadır. Siemens İşleminde triklorsilan ve hidrojenden ultra saflıkta silisyum üretilir. Triklorsilan ve hidrojen yüksek saflıktaki ince silisyum çubuklarının bulunduğu reaktörlere enjekte edilir ve 1000 - 1200 dereceye kadar ısıtılır. Bu proses sonucunda üretilen silisyum polikristal yapıdadır ve polisilikon olarak bilinir. Çubuklar üzerilerinde saf silisyumun birikmesiyle kalınlaşır ve çapları 10 - 15 cm.ye ulaşır. Bu silindirler külçeler halinde parçalara ayrılırlar ileride solar hücreye dönüştürülecek olan monokristal ya da polikristal silisyum yonga plakalarının hammaddesi olarak kullanılırlar.

Güneş enerjisi solar PV hücrelerinin üretiminde kullanılan silisyumun saflık derecesi elektronik sanayinde kullanılan silisyumun saflık derecesi kadar yüksek olmadığı için solar fotovoltaik endüstrisi yarı iletken endüstrisinin atıklarını kullanmıştır. Fakat bu atıklar 1998 yılından beri güneş enerjisi sektöründe hızla artan talebi karşılamakta yetersiz kalmaktadır. Bunun yerine direkt olarak güneş enerjisi solar fotovoltaik sektörüne yönelik elektronik silisyum kalitesinden çok az daha düşük kalitede ve daha düşük maliyetli silisyum (solar sınıf silisyum ya da solar silisyum) üretimi yaygınlaşmıştır.

Bu metotlardan bazıları şunlardır;
Bazı solar silisyum üreticileri akışkan yatak reaktörleri kullanmaktadır. Bu metotta akışkan yatak içerisine çok küçük silisyum parçaları atılmaktadır. Triklorsilan ya da silan hidrojenle beraber reaktöre enjekte edilir. Triklorsilan için 1000C silan için de 700C`de bu bileşenlerdeki silisyum parçacıklar üzerinde birikir. Gittikçe büyüyen parçacıklar reaktörün tabanına çöker ve bu sayede silisyum granülleri elde edilmiş olur.

TÜP REAKTÖR PROSESİ:

Tüp reaktör prosesi ise Siemens İşlemine benzemektedir. Fakat çubuklar yerine 800C`ye kadar ısıtılması gereken (hammadde olarak silan kullanılır) içi boş silisyum silindirler kullanılmaktadır.

Japonya’da geliştirilen buhar - sıvı çöküntüsü (VLD) prosesinde hidrojenle beraber bir reaktörde tutulan gaz formundaki triklorsilandan 1500C`ye kadar ısıtılan grafit tüp üzerine silisyum biriktirilir. 1410 - 1500C`de sıvı hale geçen silisyum reaktörün dibine çöker ve soğuyarak granüle dönüşür.

Tetrakloriti kullanan diğer prosesler direkt olarak çinkoyla indirgenen ya da metalürjik silisyumla işleme başlayan ve plazma torçu ya da silikon karpiti kullanarak saf silisyum arıtan işlemlerdir.
Günümüzde kullanılan birçok elektronik cihazın temel yapı taşı olan silisyum, doğada bol miktarda bulunan silikon dioksitin ~1100°C’nin üzerinde, bol miktarda karbon dioksit gazı üreten bir seri kimyasal reaksiyon sonucu indirgenmesiyle elde edilebiliyor.

SIVI GALYUM İÇİNDE ÇÖKERTME METODU:
Michigan Üniversitesi’nde geliştirilen yeni bir süreç sayesinde, kristal yapıdaki silisyumun çok daha ucuza ve çevreye karbon dioksit salınmadan üretilmesi mümkün olabilecek gibi görünüyor. Üstelik sadece 80°C civarındaki sıcaklıklarda.
Yeni geliştirilen bu süreçte, aşırı doymuş tuzlu su çözeltisi içinden tuz kristallerinin çökelmesine benzer şekilde, sıvı galyum içinden silisyum kristallerinin çökelmesi sağlanıyor. Araştırmacılar, silisyum tetraklorür içeren bir çözelti hazırlayıp, bu çözeltiyi sıvı galyum elektrot üzerine yerleştiriyorlar. Galyumden gelen elektronlar, silikon tetraklorürü ham silisyuma indirgeyip, ardından sıvı galyum içinde çözünmesine yol açıyor. Bu şekilde zenginleşen sıvı galyum içinde, bir süre sonra ekstra ısıya gerek olmadan silisyum kristalleri çökelmeye başlıyor.
Eğer geliştirilen bu yeni süreç başarıyla sanayi ölçeğine taşınabilir ve ciddi miktarlarda silisyum üretimi sağlanabilirse, kristal yapıda silisyum kullanılan güneş panellerinin çok daha ucuza üretilmesi mümkün olabilecek.




KUVARS:
1.    GİRİŞ
1.1. Tanım ve Sınıflandırma
Kuvars: SiO2 bileşiminde, sertliği 7, özgül ağırlığı 2.85 gr/cm3, ergime sıcaklığı 1785 oC
olan, yerkabuğunda en yaygın minerallerden biridir. Saydam veya mat, renksiz veya
beyaz, kırmızı, pembe, mavi, mor gibi çeşitli renklerde kuvars vardır. Kristallerinin
büyüklüğü bakımından iri kristalli olanlar: Dumanlı kuvars, Morion, Venüs saçı, Ametist,
Neceftaşı; kriptokristalin olanlar: Akik, Kalsedon, Çakmaktaşıdır.
Kuvars jenetik olarak: 1- Magmatik, 2- Metamorfik, 3- Sedimanter kökenlidir. Doğada fay
ve çatlaklarda filon halinde bulunur. Ayrıca cevher yataklarında gang minerali olarak
rastlanır.
2. DÜNYADA MEVCUT DURUM
2.1. Rezervler
Dünyadaki en büyük rezervler Brezilya'da bulunmaktadır. Buradaki kuvars kristalleri
elektronik sanayiinde kullanılabilecek niteliktedir. Henüz dünyadaki kuvars rezervleri tam
olarak saptanamamıştır. Ancak kristal olmayan kuvars rezervleri açısından Arjantin,
Avusturya, Belçika, Lüksemburg, Macaristan, Güney Afrika Cumhuriyet, İspanya ve
Norveç'i sayabiliriz. Diğer taraftan Namibya ve Madagaskar kaliteli kuvars kristalleri
rezervleri açısından Brezilya'dan sonra gelmektedirler.
2.2. Tüketim
2.2.1. Tüketim Alanları
Düzgün ve temiz olan kuvars kristalleri optik ve elektronik sanayiinde ve süs taşı olarak
kullanılmaktadır. Kuvars kristalleri elektronik sanayiinde frekans kontrol asilatörerinde ve
frekans filtrelerinde kullanılmaktadır. Süt kuvars ve camsı kuvars ise öğütülerek ve
hazırlama işlemlerinden geçirilerek cam, deterjan, boya, seramik, zımpara, dolgu ve
metalurji sanayiilerinde kullanılmaktadır.
2.2.2. Tüketim Miktar ve Değerleri
Amerika Birleşik Devletleri Elektronik Sanayiinde ;
1986 1987 1988 1989 1990
499 454 572 527 530
olmak üzere toplam 2582 ton kuvars kristali tüketilmiştir.
Arjantin'de ise yılda 80000 ton kuvarsın % 207si cam endüstrisinde geri kalan % 80'i ise
seramik, zımpara, demir alaşımları endüstrisinde tüketilmektedir. Demir alaşımları
endüstrisinde yılda 40000 ton kırılmış kuvars ve boya endüstrisinde yılda 1200 ton
öğütülmüş kuvars kullanılmaktadır.
Norveç'te 1991 yılında 25 400 ton kuvars zımpara ve camtel yapımında kullanılmıştır.
Diğer taraftan aynı yılda 600 ton temiz kuvars optik ve elektronik sanayilerinde
kullanılmıştır.
Yunanistan'da yılda 25 000 tonun üzerinde kuvars ve kuvars kumu üretimi yapılmakta ve
üretilen kuvars metalurji endüstrisinde kullanılmaktadır.
2.3. Üretim
2.3.1. Üretim Yöntemi ve Teknoloji
Kuvars genel olarak açık işletme yöntemiyle üretilir. Mostra madenciliği yapıldığı için örtü
tabakası yoktur. Üretim, delicilerle delinen delikler patlayıcı madde doldurulup patlatılarak
yapılır. Daha sonra parçalanan kuvars yabancı maddelerden elimine edebilmek için triaja
tabi tutulur. Temiz ve kaliteli olanlar elle toplanarak, stoklanır. Kuvarsın üretim girdileri fitil,
kapsül, patlayıcı madde, makina yağı, işçilik ve amortismandır.
Arjantin'de kuvars üretimi pegmatit yataklarından yapılmaktadır. Norveç'te ise kuvars
üretimi pegmatit-granit yataklarından flotasyon yoluyla yapılmaktadır.
2.3.2. Ürün Standartları
Optik ve Elektronik Sanayiinde kullanılan kuvars kristallerinin % 99.99 SiO2 saflıkta
olması istenir. Diğer impüriteler istenmemektedir. Metalurji endüstrisinde kullanılan
kuvarsta SiO2 % 99.5 ve Fe2O3 ise % 0.01'dir.
Cam endüstrisinde kullanılan kuvarsın tane iriliğinin 500 mikron altında, temizlik
malzemeleri üreten endüstrilerde 74 mikron altın, boya endüstrisinde ise 10 mikron
altında olması istenmektedir.
2.3.3. Sektörde Üretim Yapan Önemli Kuruluşlar
Amerika Birleşik Devletlerinde kuvars kristalleri üretimi yapan 5 firma mevcuttur.
Arjantin'de Cordoba eyaletinde bulunan Cristamine SA ve Minera Continental SA şirketleri
kuvars ve pegmatit yataklarından kuvars üretimi yapmaktadırlar.
Norveç'te ise Lillesand bölgesindeki Franzefoss Eruk A/S şirketi pegmatit-granit
yataklarından flotasyon yoluyla kuvars üretmiştir. Diğer taraftan Nordland'daki Minnorco
A/S şirketi kuvars üretimi yapmaktadır.
Yunanistan'da da 2 firma kuvars üretmektedirler. Bunlardan Elvior SA ve Mevior SA'dır.
2.3.4. Mevcut Kapasiteler ve Kullanım Oranları
Sadece Yunanistan'da ki Mevior SA firmasının Selaniğin 20 km kuzeyinde 60-70.000
ton/yıl kapasiteli kuvars, kuvarsit, feldspat hazırlama tesisinden bahsedebiliriz. Bu tesis
müşteri taleplerine göre yılda 5 000 ton kuvars, 150-200 ton kuvarsit hazırlamaktadır.
Amerika Birleşik Devletlerindeki tesislerde aşağıdaki miktarlarda elektronik olmayan
kuvars (Lascas) işleyip elektronik özellikli kuvars üretilmektedir.
3.3. Tüketim
3.3.1. Tüketim Alanları
Cam, seramik, deterjan, dolgu maddesi, filitre sanayilerinde en önemli girdidir. Cam
sanayiinde kristal eşya ve züccaciye imalatında; Seramik Sanayiinde ise Sır ve frit
yapımında, yer ve duvar karosunda izolatör, elektro-porselen, glazür, sofra eşyası ile
vitrifiye seramik yapımında kullanılmaktadır.
3.4. Üretim
3.4.1. Üretim Yöntemi ve Teknoloji
Kuvars kristalleri üretimi elle toplanarak yapılmaktadır. Filon kuvarslar açık işletme
yöntemiyle üretilmektedir. Bazı ocaklarda üretimden önce dekapaj işlemi
uygulanabilmektedir. Açık ocakta üretim, havalı martoperfaratörlerle delinen delikler
patlayıcı madde doldurularak patlatılarak gerçekleştirilmektedir. Elde edilen iri parçalar
patlayıcı madde ile patlatılarak veya hidrolik kırıcılarla kırılarak boyutları
küçültülmektedir. Kırılmış kuvarslar gerekirse su ile yıkanabilmektedir. Kırıcılardan
geçirildikten sonra değirmenlerle istenilen ebada öğütülmektedirler. Değirmenler
genellikle bilyalı değirmendir. Boyut kontrolu elek ve siklonlarla yapılmaktadır. Diğer
taraftan Fe2O3 içeriği flotasyon yoluyla istenilen seviyeye indirilmektedir.
3.4.2. Ürün Standartları
Cam Sanayiinde kullanılan tuvönan kuvarsta kimyasal olarak istenen özellikler şunlardır :
SiO2 min % 99.6
Fe2O3 max % 0.012
Fiziksel Özellikler ise şunlardır :
Max tane boyu 25 cm. dir. Tuvenan kuvars kırılıp 500 mikron altına öğütülerek flote edilir.
Kristal eşya ve Zücaciye imalatında kullanılır.
Seramik Sanayiinde kullanılan öğütülmüş kuvarsta istenilen kimyasal özellikler :
SiO2 % 97-98
Al2O3 % 0.25-0.5
Fe2O3 max % 0.25
CaO % 0.5-1.0
MgO % 0.5-1.0 dır.
Fiziksel olarak 100 mikron altı tane iriliği istenmektedir. Porselen Sanayii ise % 97 SiO2
min ve % 0.2 Fe2O3 max kalitesinde kuvars kullanmaktadır.
3. TÜRKİYE'DE DURUM
3.1. Ürünün Türkiye'de Bulunuş Şekilleri
Kuvars, Türkiye'de genellikle fay zonlarında, çatlaklarda, filonlarda ve cevher yataklarında
gang minerali olarak bulunur

 

KUVARSİT :

1. GİRİŞ
1.1. Tanım ve Sınıflama

Kuvarsit; genel olarak kuvars kumu tanelerinin, silisten meydana gelmiş bir çimento ile
birbirlerine çok sağlam şekilde bağlanmalarıyla oluşmuş bir kayaç olup, sedimanter ve
metamorfik olmak üzere 2 çeşidi mevcuttur.
Kuvarsitin kimyasal bileşimi, kuvars, kumtaşı (kuvarslı gre) ve kuvars kumu gibi SiO2 olup,
ancak kuvarsit içerisinde çeşitli miktarlarda feldspat, mika, kil, manyetit, hematit, granat, rutil, kireçtaşı v.b. bulunabilir. Bileşiminde % 95'den fazla SiO2 bulunan kuvarsitlere "Ortokuvarsit" denilmekte olup, sanayide genellikle ortakuvarsitler kullanılmaktadır.
Kuvarsit direnci çok, sağlam ve aşındırıcı kayaçtır. Bu nedenle istihracı ve öğütülmesi oldukça güç ve pahalıdır. Bu sebeple de kuvarsit üretimi, aynı kimyasal bileşimde bulunan kuvars kumu ve kumtaşından (kuvarslı gre), ayrıca daha saf olan kuvarstan, sonra tercih
edilmektedir.
Kuvarsitler SiO2 içeriği yüksek ve demir içeriği % 0,4'den az olması durumunda cam ve
seramik sanayiinde kullanılabilmektedir. Ayrıca refrakter (silika tuğla), metalürji (demir ve
ferrokrom), inşaat (hafif gazbeton yapı elemanları üretimi) sanayiinde de çeşitli amaçlarla
kuvarsit kullanılmaktadır.
1.2. Sektörde Faaliyet Gösteren Uluslararası Organizasyonlar

Sektörde faaliyet gösteren başlıca uluslararası organizasyonlar Arjantin, Avusturya, Belçika,
Macaristan, Güney Afrika Cumhuriyeti, İspanya ve Norveç gibi ülkelerde bulunmakta olup,
bunlar kuvarsitle birlikte kuvars ve kuvars kumu ithalat ve ihracatıyla uğraşmaktadır.
2. DÜNYADA MEVCUT DURUM
2.1. Rezervler
Dünya kuvarsit rezervleri konusunda bilgi sağlanamamıştır. Genellikle tüm ülkelerde geniş
kuvarsit rezervleri bulunmaktadır.
2.2. Tüketim
2.2.1. Tüketim alanları

Kuvarsit; kuvars, kuvars kumu, ve kuvarslı grenin kullanıldığı tüm alanlarda kullanılabilir.
Başlıca tüketim alanları, cam, seramik, boya, detarjan, dolgu, hafif gazbeton yapı elemanları
(Ytong), silika tuğla ve ferrosilisyum üretiminde, hammadde olarak, ayrıca ferrokromun ara
ürünü olan silika ferrokrom üretiminde ve demir çelik sanayiinde yüksek fırınlarda asit-baz
dengesinin sağlanmasında tüketilmektedir.
2.2.2. Tüketim miktar ve değerleri
Uluslararası istatistiklerde kuvars kumu, kuvars, kumtaşı (kuvarslı gre) ve kuvarsit tüketimleri
tek kalemde belirtildiğinden, kuvarsitin dünya tüketimi hakkında bilgi sağlanamamıştır.
2.3. Üretim

2.3.1. Üretim yöntemi ve teknoloji
Kuvarsit tüm dünyada açık işletme yöntemiyle ve iş makinalarıyla üretilmekte olup, delme,
patlama, kırma ve öğütme işlemlerinden geçirilerek kullanılmaya hazır hale getirilmektedir.
2.3.2. Ürün standardı

Kuvarsit kullanılacağı sektöre göre ayrı ayrı standartlarda işlenmektedir.
Örneğin:
Cam Sanayii: SiO2 miktarı en az % 96, Fe miktarı % 0,4'den daha az
Gazbeton (Ytong) üretimi: SiO2 miktarı en az % 90, Fe miktarı en çok % 2
Demir Çelik Sanayii: SiO2 miktarı en çok % 95
Ferro Krom üretimi: SiO2 miktarı en az % 96 olmalıdır.
Ayrıca kuvarsit parça büyüklüğü de kullanılacağı yere göre değişmektedir.
2.3.3. Sektörde üretim yapan önemli kuruluşlar

Dünyada kuvarsit üretiminde öne geçmiş ülkeler ve kuruluşlarla ilgili bilgi bulunamamıştır.
Ancak Avrupa'daki önemli üretici ülkeler ve üretim miktarları 2.3.5. bölümünde belirtilecektir.
2.3.4. Mevcut kapasiteler ve kullanım oranları
Dünya kuvarsit üretim kapasitesi ve kullanım oranları bilinmemektedir.
2.3.5. Üretim miktar ve değerleri
Avrupa'da kuvarsit üretimi yapan 8 ülkenin 1986-1990 yılları arasında üretim muktarları
aşağıdaki tabloda gösterilmiştir. (1000 ton olarak)
3.3. Tüketim

3.3.1. Tüketim Alanları

Kuvarsit; cam, seramik, refrakter (silika tuğla), boya, deterjan, hafif gazbeton yapı elemanı
(Ytong), ferrosilisyum, ferrokrom üretiminde ve demir çelik sanayiinde kullanılmaktadır.
3.4. Üretim

3.4.1. Üretim Yöntemi ve Teknoloji

Kuvarsit tüm sahalarımızda, açık ocak işletmesi olarak patlayıcı madde ve iş makinaları
kullanılarak üretilmektedir. Üretilen kuvarsit daha sonra kırma ya da kırma+öğütme
işlemlerinden geçirilmektedir.
3.4.2. Ürün Standardı
Kuvarsit kullanılacağı sektörlere göre ayrı ayrı standartlarda istenmektedir. Bu standartların
bazıları (tüvenan cevherde) aşağıda verilmiştir..
Cam Sanayii: SiO2 min % 96, Fe2O3 max % 0,4. Al2O3 max % 2, CaO+MgO max % 0,25, en büyük parça 25x25 cm;.
Hafif gazbeton (Ytong) üretimi: SiO2 min % 90, Fe2O3 max % 2. Al2O3 max % 3, en büyük
parça 8x8 cm;
Ferrokrom üretimi: SiO2 min % 96, Fe2O3 max % 1,5. Al2O3 max % 1,5, en büyük parça
15x15 cm;
Demir Çelik Sanayii: SiO2 min % 91, Fe2O3 Al2O3 max % 2, en büyük parça 3,8x3,8 cm'dir.







TÜRKİYE KUVARS KUMU POTANSİYELİNE GENEL BİR BAKIŞ
İ. Kurşun ve B. İpekoğlu
İstanbul Üniversitesi, Maden Mühendisliği Bolümü, İstanbul

 ÖZET: Hammadde, diğer pek çok sanayi dalında olduğu gibi cam sanayi, döküm sanayi ve refrakter sanayinin de en önemli girdilerinden birisidir. Hammaddenin kalitesi pek çok konuda ürüne doğrudan yansır. Dolayısıyla kaliteli ürün için, uygun ve yeterli kalitede hammaddeye ihtiyaç vardır. Kuvars kumu yerkabuğunda oldukça bol miktarda olup, başlıca kullanım alanlarını cam sanayi, döküm sanayi ve refrakter sanayi oluşturmaktadır. Bunların dışında kimya, filtrasyon ve inşaat sanayinde de kullanılmaktadır. Kuvars kumu cam ve döküm sanayinin gelişmesine paralel olarak yurt içi talebinde son yıllarda önemli bir artış göstermiştir. Dünyada ise bol ve ucuz olmasına rağmen yatakların düzensiz dağılımı kuvars kumu ticaretini hareketli kılmıştır. Bu konuda Belçika, Fransa, Almanya, A.B.D, Kanada, Hollanda başı çeken ülkeler arasındadır. Türkiye'de kuvars kumu üretimi, talebe göıe yapıldığından, mevcut rezervler bugün için ihtiyacı karşılayacak yeterliliktedir. Bu bildiride, Türkiye'de mevcut kuvars kumu rezervleri ve özellikleri ele alınmıştır. Eldeki verilerden yola çıkılarak, mevcut rezervlerin kullanım alanlarına göre bir sınıflandırması yapılmıştır..
1.      GİRİŞ
Kuvars kumu (perlit, pomza, ve diyatomit gibi minerallerle birlikte), yalıtımlı hafif yapı malzemeleri adı altında gruplandırılmaktadır. Kuvars kumu, granit türü kayaçların ayrış­ması sonucu oluşan 2 mm'den küçük kuvars (S1O2) tanecikleridir. Sentetik olarak kuvarsitin öğütülmesi ile de elde edilebilir. Refrakter sanayinde silika tuğla üretiminde, döküm sanayi ve cam sanayinde kullanılmaktadır. Kullanım alanlarını belirleyen parametreler ise SİO2, Fe203, AI2O3, MgO, CaO, Co, Cr, As, P2O5 miktarları ve endüstrilerin gereksinimlerine uygun fiziksel özelliklerdir
Kuvars kumunun yer kabuğundakı egemenliğine karşın çok az bir kısmı ticari öneme sahiptir. Bunun nedeni ise, tüketici kuruluş­ların üründe birtakım fiziksel ve kimyasal özellikler aramalarıdır. Hammaddenin kalitesi çeşitli ülke standartlarıyla veya firma katologlarında istenen özelliklerle belirlenmiştir.
Bu belirlemelerde; Hammaddenin hangi ürün türünün yapı­mında kullanılacağı, o ürünün hangi kalitede olacağı, o ülke ve yörede mevcut kaynakların özellikleri gibi hususlar ön plandadır.
Hammaddeden beklenen özellikler teknolojideki değişmeler paralelinde de değişmektedir. Özellikle fırınlarda, birim alanda çekilen cam miktarının arttırılması, kum gibi güç eriyen hammaddelerde ince tane miktarı artırılmaksızın iri tanelerin önemli miktarlarda azaltılmasını gerektirmiştir. Bunun yanı sıra, şekillendirme yöntemlerindeki hız artışı, daha homojen camı gerektirmekte, dolayısıyla hammaddelerin kimyasal kompozisyonlarındaki pozitif farklılaşma limitleri giderek daralmaktadır. Gelişen teknolojinin gereği olarak hammaddeden talep edilen özellikler, kaliteli hammadde kaynaklarının tüketilmesi, rezervlerin azalması ve hammaddelere uygulanan hazırlama işlemlerinin artması nedeniyle maliyetlerin yükselmesi sonucunu doğurmuştur. Bu nedenle, üretim ve pazarın gerektirdiği doğru hammadde özelliklerinin seçimi, uygun hammadde kullanımı büyük önem taşımaktadır. Yani hammadde özelliklerinin farklılığı, ürün türü, doğal kaynaklar gibi pek çok parametre önemlidir.
2.      TÜRKİYE KUVARS KUMU REZEVLERİ VE ÖZELLİKLERİ
Türkiye Kuvars Kumu potansiyelinin yaklaşık 730 milyon ton olduğu tahmin edilmektedir.
Türkiye'de başlıca kuvars kumu bölgeleri İstanbul (Şile, Çatalca, Beykoz, Yalova), Tekirdağ (Saray - Safaalan), Zonguldak (Merkez - Kozlu - Virancık, Mekez - Kardeşler - Kokurdan) ve Sinop'tur.
İstanbul'daki silis kumu bölgelerinden, Şile, çok büyük bir kum potansiyeline sahiptir (380 000 000 ton). Şile'deki kum rezervlerinin pek çoğu döküm kumu olarak kullanılabilecek özellikler göstermektedir. SİO2 içerikleri %96 – 98,5 arasında değişirken, Fe203 ise % 0.41 - 0.95 arasında bir değişim göstermektedir. Yine Şile - Avcıkoru, Kirazlıyatak ve Kızılca kumların döküm sanayine elverişli özellikler gösterirken, Şile-Yeşilvadi kuvars kumlarının sıcaklığa dayanımının 1683 "C'den büyük olması silika refrakter hammadde olarak kullanımını da.
İstanbul’daki diğer büyük rezerv bölgesini ise Çatalca oluşturmaktadır. En önemli rezervler Akalan, Kabakça ve Yalıköy'de bulunmaktadır. Çatalca- Kabakça bölgesinde 330.000 tonluk bir rezerv bulunurken, yapılan teknolojik çalışmalar % 97.13 SİO2 , % 0.5 Fe2Û3 içerikli bir kumun varlığını ortaya koyarken, yıkama sonucu elde edilen numunelerin SİO2 yüzdesinde bir artış, Fe2Û3 içeriğinde ise düşüş kaydedilmiştir. Böylelikle bu kumun bir ön yıkama sonucunda, gerek tane iriliği gerekse bileşim açısından hem cam sanayinde, hem de döküm kumu olarak kullanıma elverişli hale geldiği gözlenmiştir.
Çatalca Akalan kumları ise (% 97.40 SİO2, % 0 4 Fe2Û3) hem cam sanayi, hem de döküm sanayinde kullanılabilmektedir.
Çatalca Yalıköy bölgesi ise gerek yüksek rezerv (13.000.000. ton) gerekse uygun kimyasal komposizyona (%99.1 Sİ02, % 0.11 Fe2Ü3) sahip olması açısından ayrı bir önem taşı­ maktadır.
Türkiye Şişe Ve Cam Fabrikaları A.Ş'ye bağlı olan İstanbul ve Trakya bölgelerindeki cam üreten kuruluşların kullandığı kum türleri genellikle Trakya bölgesinden elde edilmekte ve Cam İş Madencilik A.Ş tarafından zenginleştirme proseslerine tabi tutulmaktadır.
Yalıköy kumlarında demir taşıyıcı olarak ilmenit, manyetit ve limonit bulunmaktadır.
Züccaciye üretiminde ise Fındıkdere kumları uygun özellikler göstermektedir. Fındıkdere kumlan zenginleştirme işlemlerinden sonra % 99 S1O2 ve % 0.018 Fe2Û3 bileşimini kazanmaktadır. Çatalca - Karatepe, Çiftlikköy ve Elbasan bölgelerinde de SİO2 içerikleri %93-97 arasında bir değişim göstermektedir.
Yine İstanbul’da Sarıyer, Beykoz (Polenezköy, Anadolu Feneri) bölgeleri cam kumu için uygun özellikler gösterirler ve 110.200.00 ton rezerve sahiptirler.
Yalova-Elmalık ve Dikimce kum sahaları ise toplam 2.700.000 tonluk bir rezerve sahiptir. SİO2 yüzdeleri, Torluk'ta % 98.81, Dikimce 'de % 99.02 mertebelerinde iken, %0.11- %0.31 Fe2O3 arasında değişen bileşime sahip olması cam sanayinde kullanılmasını mümkün kılmıştır.
İkinci bir bölge de Tekirdağ - Saray -Safaalan kumlarıdır. Bölge 6.338.773 tonluk bir rezerve sahiptir. SİO2 içerikleri % 88- 92.9 arasında değişmektedir. Bu kumların feldspat oranlarının (AI2O3, K2O, Na20) yüksek olması, kuvars kumunun bu sahada gnayslarla ilişkili olmasına bağlıdır. Çeşitli cam yapımında bu bileşenlere de gereksinim olması, feldispat fazlalığının büyük bir sorun teşkil etmediğini gösterir. Ayrıca Fe2O3 içeriğinin düşük olması (% 0.075) cam sanayi açısından çok olumludur. Kil (AI2O3) içeriğinin yer yer yüksek oluşu bir dezavantaj gibi görünse de, yıkama ile çok kolay atılabilmektedir. Dolayısıyla bu sahadaki kumlar cam sanayinin çeşitli ürünlerinde kullanılabilecek niteliktedir.
Diğer bir kuvars kumu bölgemiz 267.271.875 tonluk rezerviyle Zonguldak'tır. Zonguldak Merkez-Kozlu-Virancık kumları oldukça iyi kalitede olup, % 98.40 S1O2 , % 0.38 Fe2O3 içeriğine sahiptir. Çeşitli zenginleştirme proseslerinin uygulanması sonucu Fe2O3 içeriği düşürülebilmektedir. Bu bölgedeki kuvars kumuna uygulanacak hazırlama işlemleri sonucu cam-seramik, metalurji refrakter, silika tuğla- ferrosilikon karbit ve tuğla endüstrisinde kullanılabilecek kalitede oldukları tespit edilmiştir. Üstelik Türkiye'deki cam-döküm kumu üretiminin yalnızca İstanbul ve Trakya'da yoğunlaştığı da düşünülerek, uzak yerlere yapılan taşıma işleminin zorluğu da göz önüne alınacak olursa, bu bölgenin kumlarının önemi daha iyi anlaşılır.
Zonguldak - Merkez - Kardeşler - Kokurdan bölgesi 132.500.000. tonluk bir rezerve sahiptir. %97.84 SİO2, % 0.21 Fe2O3 içeriğiyle cam yapımı için uygun özelliktedir. Döküm kumu olarak da kullanılabilir.
Sinop bölgesi 37.000.000 tonluk bir rezerve sahiptir. İçerik açısından % 89.55 SİO2 , % 2.8 Fe2O3 değerlerine sahiptir. Yapılan teknolojik çalışmalarda, tane boyutu dağılımı cam üretiminde genel olarak istenen - 32 / + 200 mesh aralığında olmasına rağmen Fe2O3 içeriğinin çok yüksek olması ve SİO2 içeriğinin ise literatürde verilen en düşük değer olan % 96'yı bulmaması cam sanayinde kullanımının çok zor olduğunu göstermektedir. Ayrıca ateşe dayanımlarının 1700 C'nin altında olması silika tuğla ve semisilika tuğla yapımında da kullanılamayacağım göstermektedir. CaO içeriğinin oldukça yüksek olması refrakter tuğla yapımında da kullanılamayacağını göstermektedir. Tane boyut dağılımları, döküm kumu için verilen 1 - 0.063 mm aralığına girmesine karşın, Sİ02 içeriği demir - döküm sanayi için de uygun değildir. Kızdırma kaybının ise % 0.4'ün üstünde olması, SİO2 içeriğinin maça kumu için verilen şuur değerin altında olmasından dolayı döküm ve maça kumu olarak da kullanılamamaktadır. Ancak kuvars kumlarının pişme renklerinden dolayı renkli pişen seramik yapımında kullanılabilir özelliktedir.
3. KUVARS KUMUNUN KULLANIM ALANLARI
3.1. Cam Sanayi Genel olarak, cam üretiminde kullanılacak kumun SİO2 içeriğinin %99'dan az olmaması istenmektedir. Ancak önemli olan kriter, safsızlık miktarının kararlı olmasıdır (+0.005). Bu durumda %96'ya kadar inebilen bir SİO2 miktarı da kabul edilebilmektedir. Cam sanayi için genellikle % 0.02 - 0.1 Fe2O3 arasında değişen ve kararlı bir bileşime sahip kumlar tercih edilmektedir.
Kullanılan kumun tane boyutu erime hızının kontrol edilmesi açısından çok önemlidir. Fazla iri taneli kum tamamen erimezken, çok ince taneli kum da korozyona sebep olabilmektedir. Bu nedenle bileşimi kararlı, dar tane boyutu dağılımına sahip kumlar cam üretiminde kullanılmaktadır. Genel olarak cam yapımında kullanılacak kumun tane boyutunun 32 mesh (0.5mm) ile 200 mesh (0.074 mm) arasında olması istenmektedir.
3.1.  CAM SANAYİ
Genel olarak, cam üretiminde kullanılacak kumun SİO2 içeriğinin %99'dan az olmaması istenmektedir. Ancak önemli olan kriter, safsızlık miktarının kararlı olmasıdır (+0.005). Bu durumda %96'ya kadar inebilen bir SİO2 miktarı da kabul edilebilmektedir. Cam sanayi için genellikle % 0.02 - 0.1 Fe2O3 arasında değişen ve kararlı bir bileşime sahip kumlar tercih edilmektedir.
Kullanılan kumun tane boyutu erime hızının kontrol edilmesi açısından çok önemlidir. Fazla iri taneli kum tamamen erimezken, çok ince taneli kum da korozyona sebep olabilmektedir. Bu nedenle bileşimi kararlı, dar tane boyutu dağılımına sahip kumlar cam üretiminde kullanılmaktadır. Genel olarak cam yapımında kullanılacak kumun tane boyutunun 32 mesh (0.5mm) ile 200 mesh (0.074 mm) arasında olması istenmektedir.
Genel olarak istenen özellikler ise şu şekildedir. + 32 mesh en çok % 5, -321 + 200 mesh en çok % 80, - 200 mesh en çok %15.
Düz camda tane çapının 1 mm - 125 mikron arsında olması, ortalama boyutun ise yaklaşık 250 mikron olması istenmektedir. Ateşe dayanımları nedeniyle, kromit, silimonit ve korundum gibi safsızlıklar istenmezken, nem miktarının % 0.5'i aşmaması istenmektedir.
3.2 Döküm Sanayi
Döküm sanayinde kullanılan kuvars kumu minimum %95 - 96 Sİ02 içerikli olmalıdır.
Ancak günümüzde % 98 - 99 SİO2 gibi bir oranda standart olarak kullanılmaktadır. Döküm sanayinde kuvars kumu kullanmanın önemli avantajı, silisin ergimiş metalden yayılan basınca dayanması, ayrıca gazların ve buharların geçebileceği kadar geçirgen olmasıdır.
Kumun dokusu ve bileşimi döküm kalitesine göre değişmektedir. Genelde Fe203, CaO ve alkali toplamı %0.6'yı aşmamalı, kızdırma kaybı %0.4, tane boyutları ise 100-700 mikron arasında, sinterleşme noktasının ise 1500 °C olması istenmektedir.
3.3.Refrakter Sanayi
Silis 1500 °C'ye ısıtıldığında, iyi bir refrakter özellik göstermektedir. Bu sıcaklıkta kuvars taneleri kristobalit ve tridimite dönüşerek, erime sıcaklığını 1700 °C'ye yükseltmektedir.
Silika tuğla yapımında ana hammadde kuvarsittir. Ancak bazı uygulamalarda, % 25'e varan miktarlarda kuvars kumu da kuvarsit yerine kullanılabilmektedir. Düşük kaliteli silika tuğlalar ise, toplam SİO2 içeriği %87- 96 arasında olan kumtaşlarından yapılmaktadır.
Silika tuğla yapımında kullanılacak kuvars kumunun ateşe dayanımının 1700 °C ve daha yüksek değerlerde olması istenmektedir. Semi-silika refrakter tuğlalar ise toplam % 78 - 92 SİO2 içeren kum + kil karışımlarından yapılmaktadır.
3.4. Silikon Karpit
Yine sanayide önemli bir ürün olan silikon karpit, kuvars kumu ve petrol kokunun elektrik ocaklarında 2400 °C'ye ısıtılması ile elde edilmektedir. Bu sektörde, kullanılan kuvars kumunun % 99 SİO2 içerikli olması ve Fe203, AI2O3 içeriklerinin % 0.1'den az olması istenmektedir. Ayrıca ürün CaO, MgO, P2O5 içermemeli uniform tane boyutuna sahip olmalıdır.
Silika bazik refrakter, bazik yöntemle çelik üretiminde daha büyük oranlarda soğuk hurda kullanılmasını sağladı­ğından oldukça önemlidir.
5.      İÇ VE DIŞ PAZARLAMA
Bu sektörde üretim ve tüketim genellikle ihtiyaca göre yapıldığından ve rezervlerin de bugün için mevcut talebi karşılayacak nitelikte olmasından dolayı, ithalat ve ihracat çok hareketli değildir. Genellikle kuvars kumu olarak ihracat olmamasına karşın, mamul halde cam ve cam ürünleri olarak ihracat Türkiye'de Cam Sanayi İçin Kuvars Kumu Üretimi oldukça yüksektir.
Türkiye'de kuvars kumu üreten kuruluşların başında Türkiye Şişe Can Sanayi A.Ş ve Hüseyin Keçeci gelmektedir. Ayrıca Kale Cam Sanayi, Kaleterasit kuvars kumu üretmektedir.
Türkiye Şişe Cam Fab. A.Ş., ilk yıllarda ülkenin ihtiyacını karşılayacak şekilde üretim yapmaktaydı. Daha sonra dış pazarlara yönelmesiyle, mamul ürün olarak Amerika, İngiltere, İtalya, Almanya, Avusturya, Yunanistan, Suriye, Lübnan, Cezayir, İran, Libya ve Güney Afrika ülkelerine ihraç etmektedir. Bunun yanı sıra Fransa, Belçika, Almanya, İtalya, İngiltere, İsviçre, Mısır, A.B.D ve Japonya'dan kuvars kumu ithalatımız da mevcuttur.
Son yıllarda cam ürünlerinin toplam dış satım ve sanayi alanındaki yeri ve payı % 34.5'e kadar çıkmıştır. Ayrıca cam, seramik, metalürji ve yapı endüstrisindeki gelişmeler 2000 yılında silisli kayaç tüketiminin 1,5 - 2 milyon ton arasında olabileceğini göstermektedir.
6.      SONUÇLAR VE ÖNERİLER
Genel olarak bu çalışma çerçevesinde çıkan sonuçlar şöyle özetlenebilir:
Türkiye kuvars kumu rezervleri yaklaşık 730 milyon tondur. Söz konusu bu rezervlerin
410.000.000 tonu İstanbul bölgesine (Şile, Çatalca, Sarıyer, Beykoz, Yalova),
267. 271.875 tonu Zonguldak bölgesine,
6.338. 773 tonu Tekirdağ bölgesine ve
37.000.000 ton ile Sinop bölgesine aittir.
Dikkat edileceği üzere kuvars kumu rezervlerinin büyük bir çoğunluğu % 57'lik payla İstanbul bölgesinde yer almaktadır (İstanbul'daki kuvars kumlan, cam ve döküm sanayinde kullanılabilir özelliktedir). Diğer %37, %5,1 ve % 1 'lik paylar ise sırasıyla Zonguldak, Sinop ve Tekirdağ bölgelerinde dağılım göstermektedir. Zonguldak kumlan cam sanayinde kullanıma uygun iken, Tekirdağ kumlan döküm sanayi ve refrakter sanayi, Sinop kumlan ise renkli pişen seramik yapımında kullanılmaktadır.
Kuvars kumunun başlıca kullanım alanlarını cam, döküm ve refrakter sanayileri oluşturmaktadır. Türkiye'de cam sanayi için kuvars kumu üretimi yaklaşık 750.000 ton/yıl iken, döküm kumu için talep ise 179.000 ton/yıl 'dır. Ülkemiz ihtiyacını karşılayacak yeter derecede kuvars kumu rezervine sahip olmasına rağmen, bazı ülkelerden kuvars kumu ithalatımız da mevcuttur. Bunun nedeni ise, elimizdeki rezervlerin, her cins mamul madde yapımında yeterli olamamasıdır. Özellikle züccaciye ve kristal cam yapımı için mevcut hammaddelerimiz yeterli kaliteye sahip değildir.
Bunun yanı sıra, Türkiye kuvars kumlarının en belirgin özelliği olan Fe2Ü3 içeriklerinin yüksek olmasıdır. Kuvars kumu ithalat değerlerimiz her sene biraz daha yükselmektedir. 1992 yılı itibariyle kuvars kumu ithalatımız 4.885,6 ton iken bu değer 1994 yılında 22.336,4 tona yükselmiştir. Oldukça yüksek kuvars kumu rezervlerine sahip ülkemiz için bu hiç de iç açıcı bir durum değildir. Bu nedenle mutlaka mevcut kuvars kumu rezervlerimizi, her sanayi dalında (özellikle kristal yapımı ve züccaciye için) kullanılabilecek hale getirmeliyiz.
Bu nedenle, yeni geliştirilen proseslerden ve cevher zenginleştirme cihazlarından yararlanmamız gerekmektedir. Endüstri - Üniversite işbirliği sağlanarak gerekli araştırma çalışmalarına hemen başlanmalıdır.
7.      KAYNAKLAR
a)   SARIGAN, O, 'Yalıtımlı Hafif Yapı Gereç­ leri, Ülke Ekonomisindeki Yeri ve M..T.A'nın Yaptığı İşler' M.T.A.
b)   KIRIKOĞLU, S, 1990, Endüstriyel Hammaddeler Ders Kitabı, İ.T.Ü Maden Fakültesi, İSTANBUL.
c)    M.T.A 1989. 'İstanbul - Şile İlçesi Batısında Bulunmuş Silis Kumu Raporu', İSTANBUL.
d)   M.T.A. 1989. 'İstanbul - Şile - Yeşilvadi Sırtlan Kuvars Kumu Etüd Raporu', İSTANBUL
e)    M.T.A 1989. 'İstanbul - Çatalca - İhsaniyeKaratepe Mevkisi Kuvars Kumu Etüd Raporu', İSTANBUL
f)    ERDEM,N, 1995, Kişisel Görüşme, Şişe Ve CamFab. A.Ş. İSTANBUL
g)   M.T.A. 1983. Tekirdağ-Saray (Safaalan)- Kilyos Kuvars Kumu Arama Raporu', TEKİRDAĞ.
h)   M.T.A. 1990. 'Zonguldak - Merkez -Kardeş­ ler - Kokurdan Köyleri Civan Kuvars Kumu Etüd Raporu' ZONGULDAK.
i)     M.T.A 1990. 'Zonguldak - Merkez - KozluVirancık Civan Kuvars Kumu Etüd Raporu', ZONGULDAK

EK:
GERMANYUM:
(NOT: Konumuzla ilgili bir elementtir. Ancak çalışma konumuz bu element değil silisyumdur.   Elementin özelliklerine bilgi amaçlı yer verilmiştir.)

Germanyum, gelişen teknoloji ile birlikte her geçen gün, önemi ve kullanım alanı artan bir malzeme olarak ön plana çıkmaya başladı. Germanyumun özellikle, 2008 yılında Avrupa Birliği tarafından hazırlanan ‘’Hammaddeler Girişimi - Avrupa’da Büyüme ve İş İçin Kritik İhtiyaçlarımızın Karşılanması’’ konulu raporda geleceğin stratejik madenleri kategorisinde gösterilmesiyle bu önem daha da artmış gözükmektedir.
Ülkemizde germanyum konusunda yapılan çalışmalara pek sık rastlamasak da, dünyadaki durumu hakkında bazı bilgilere ulaşabilmekteyiz. Germanyum özellikleri itibariyle elektrik - elektronikten, cam - optik sanayine, uzaydan savunma sanayine, metalürjiden sağlık sektörüne kadar birçok alanda kullanılabilen bir ürün olmakla birlikte, ilerleyen teknoloji ile oluşacak talep artışıyla gelecekte adından daha fazla söz ettirecek gibi gözüküyor.
Doğada Bulunuşu Germanyum nadir elementlerden olup, yer kabuğunda % 0,004 - 0,0007 oranında bulunur. Yer kabuğunda yoğun olarak bulunmadığından elde edilmesi oldukça zordur. Yer kabuğunda bulunan elementler arasında miktar olarak otuz altıncı sırada yer almaktadır. Hiçbir zaman serbest halde bulunmaz. Germanyum, argyrodit (4Ag2S.GeS2) mineralinde % 6 - 7, canfieldit mineralinde (4Ag2S (Ge,Sn)S2) % 1,8, ultrabasit mineralinde (11Ag2S 28PbS 3GeS2 2Sb2S3) % 2,05, germanit (7CuS.FeS.GeS) mineralinde % 8,7, renierit (Cu42Fe16Ge6Zn3.5(As+Sn)1.5S64) mineralinde ise % 5 - 7, fleischerit mineralinde (Pb3Ge2[(OH)4(SO4)2] 4H2O) % 6,7, itoit mineralinde (Pb3[GeO3(OH)2(SO4)2]) % 7 oranında bulunmaktadır.
Germanyum genel olarak iki kaynaktan elde edilir:
1-    Çinkodan yan ürün olarak elde edilen germanyum sülfür (GeS2), hidrojen veya karbon ile indirgenebilmektedir.
2-    Yumuşak katranlı maden kömürünün yakılması sırasında yan ürün olaraK alınabilmektedir.
Yukarıda belirtilen kaynaklardan germanyumun oluşturulabilmesi için uzun işlemler gerekmektedir. Bu iki evrede oluşturulan germanyum henüz saf değildir. İçerisinde bazı yabancı maddeler bulunur. Germanyumun kullanılabilmesi için önce içindeki yabancı madde oranının 1/108’in altına düşürülmesi gerekmektedir. Bunu sağlamak için de saflaştırma işlemi yapılır.
Germanyum, sfalerit minerallerinde, kompleks bakır - çinko ve molibdenitli cevherleşmelerde bulunmaktadır. Çinko konsantreleri gibi, çinko konsantrelerinin sinterlenmesi sırasında meydana gelen kadmiyum (Cd) dumanları da önemli ölçüde germanyum içermektedir.
Bu malzeme, önemli germanyum üreticilerinin (Eagle - Picher Lead Co. of Missouri - A.B.D. ve Union Miniere du Haut, Kananga - Zaire) hammaddesini oluşturmaktadır. Ayrıca İrlanda’daki bazı kurşun - çinko cevherleri 20 - 30 g/t arasında germanyum içermektedir.
Kömürlerde de 10 ila 100 ppm arasında bulunan germanyum, kömürün yakılması sırasında baca tozları ile gider. Taşkömürü külleri diğer küllere oranla daha fazla germanyum içermektedir. ABD’de külleri % 6’ya kadar germanyum içeren bir linyit yatağı mevcuttur.
Germanyumun ekonomik olabilecek konsantrasyonları; hidrotermal sülfit formasyonları ve sedimanter kayaçlardır.


BÖLGEMİZDEKİ KUVARS/KUVARSİT YATAKLARI

DENİZLİ KUVARS YATAKLARI

KUVARS (Qz)

1.Şirinköy Sahası
Tenör :% 91-96.6 SiO2
Rezerv :17.500.000 ton görünür, 55.000.000 ton muhtemel rezerv.
NOT: Jeoloji mühendisi arkadaşın bildirdiğine göre bu ocaklar rantabl değil; Babadağ/Karacasu Tasdelen mevkiindeki ocak daha rantabldır, dedi. Yine Şirinköy’de kurulu Denizli Cam Sanayi Şirinköy’de mevcut olduğu söylenen kuvars yatağı nedeniyle bu bölgede kurulmuşsa da  ihtiyaç duyduğu kuvarsı Şirinköy sahasından değil, Aydın/Çine’den ve diğer ocaklardan ŞişeCam’ın bir iştiraki olan Camiş Madencilik A.Ş’nin yaptığı merkezi ihaleleler yoluyla temin etmektedir.

2.Babadağ/Karacasu Tasdelen mevkii
NOT: Jeoloji mühendisi bir arkadaştan alınan bilgiye dayalı. Bir vatandaş basit bir işletme ile madeni kırmakta ve pazarlamaktadır. Resmi bir tahsis söz konusu değil.



NOTLAR:

NOT 1: 
Jeoloji mühendisi bir arkadaşın bildirdiğine göre Şirinköy ocağı rantabl değil; Yine Denizli cam’da çalışan bir mühendis arkadaş da Şirinköy’de kurulu Denizli Cam Sanayi, Şirinköy’de mevcut olduğu söylenen kuvars yatağı nedeniyle bu bölgede kurulmuşsa da  ihtiyaç duyduğu kuvarsı Şirinköy sahasından değil, Aydın/Çine’den ve diğer ocaklardan Şişe Cam’ın bir iştiraki olan Camiş Madencilik A.Ş’nin yaptığı merkezi ihaleleler yoluyla temin etmektedir, dedi.

NOT 2: 
Yine metalurji mühendisi arkadaş, MTAE’nün bilgi bankasında yer almasa da Babadağ/Karacasu, Tasdelen mevkiinde bir kuvars ocağı mevcuttur ve bu ocak daha rantabıldır, dedi. 
Ayrıca bu ocakta bir vatandaş gayri resmi basit bir işletme ile madeni yerinde kırmakta ve pazarlamaktadır. Resmi bir tahsis söz konusu değildir diye ilave etti.

NOT 3: Sayın Ahmet Aydın Hocam’a:
Denizli Cam’da çalışan mühendis arkadaş, kuvars aramak için boşuna yorulmayın, ben bizim kullandığımız kuvarslardan senin istediğin kadarını (30-40 kg) temin ederim  ve menşeini de bildiririm. Daha sonra ihtiyaç duyacak olursanız bildirdiğim ocaktan gerisini temin edersiniz, sen bana granül büyüklüğünü öğren, yeter, dedi.
Bana granül büyüklüğü önemliyse  (bir aralık dahilinde)  bildirirsen sevinirim. En kısa zamanda elinizde olacak. Saygılar.


MESERRET MART 2021

     Bu sayıda Özay Gönlüm'ün bilinmeyen yönleriyle yaşam öyküsünü ve kendisiyle özdeşleşmiş Umman Nine'nin mektuplarından birini ok...